22 Temmuz 2013 Pazartesi

Ramazan ve Üç Kelime / Prof. Dr. Bilal Kemikli

" Ramazan deyince " de bugün ; Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın ; Bilal Kemikli 'nin kaleminden Ramazan ;

Prof. Dr. Bilal Kemikli
Ramazan şehre bereket getirdi. Huzur ve esenlik getirdi. Dostluk, kardeşlik ve sevgi getirdi.

Sıcak havalarla geldi, içimizi ısıttı, sabrımızı biledi, arındırdı içimizi, temizledi.

Şimdi serin havalarla, sonbahar yağmurlarıyla ve meltemle “elveda” diyor.

Ne kadar ilginç? Fark eden fark etti, gerçekten çok ilginç. Neden mi ilginç? Şundan: bilenler bilir ramazan kavramının etimolojik tahlilini yapan dilciler, onu köken olarak üç ayrı kelimeyle izah ederler. Üç ayrı kelimeden gelmiş olabileceğini söylerler.

Hangi kelimeler?

İlki, ramad kelimesi… Ramad, yaz sıcağında güneşin şiddetli hararetiyle taşın kızması anlamına gelir. Taş kızar, üzerine bastığınızada ayaklarınız yanar. Meşakketli bir yürüyüş… Yangın, ateş.

Ramad kelimesinden ramazan türedi diyenler, ramazanın meşakketine dikkat çekerler. Ateşine verdiği hararete… Evet, ramazan ateşdir; ama nasıl ateş? Geleneksel tıpta yarayı kızgın demirle dağlayıp dezenfekte ederler. İşte ramazan ateşi, içimizdeki yaraları dezenfekte eden, imanımızı ve insanlığımızı artıran bir ateş.

Yaz sıcağında tutulan oruçlar mü’min gönülleri ve akılları yeniden dezenfekte etti, arındırdı.

Bazı dilciler, ramazanın ramd kelimesinden türediğini söyler. Ramd, kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup dövmek anlamına gelir. Kılıç ve ok… Ortaçağın savunma silahları. Araplar ramazan ayında silahlarını temizler, savaşa hazır hale getirirlermiş. Öyle diyor tarihçiler.

Şimdi kılıcı ve oku başka yerde aramalı. Kılıç, klasik şiirimizin mazmunlarından biridir ve sevgilinin bakışlarıdır. Bakmak, gerçekten de kılıç gibidir. Bir bakışla neler neler söylenir… Neler neler dile gelir. En etkili konuşma biçimidir bakışlar.

Sonra ok… Ok da bakışla ilişkili; zaten esası itibarıyla ok, kelâmdır. Kelâm, yani bizzat söz. Konuşurken, sözlerimizle muhatabımıza ok atarız. Karşıda bir yara açarız. Yarayı hep menfi düşünmeyelim; meyve ağacını aşılamak için de ana gövdede yara açmaz mıyız? Açarız, aşılarız. Aşılanan ağaç, ehlileşir, meyve verir. Sözümüzle muhatabımızın düşünmesine, akletmesine, öğrenmesine, hayal etmesine katkıda bulunuruz. Bazen tam aksi de olur; sözümüzle, karşıdakinin akıl musluğunu açar, oradan adeta şırıl şırıl akan bilgi suyunu kana kana içeriz. Öğreniriz, anlarız, idrak ederiz…

Şimdi ramd kılıcı ve oku cenge hazırlamaktı ya… Ceng, illa yıkım değildir. Barış da cenkle sağlanır; güven, dirlik ve düzen de.

Sadede gelelim… Demem o ki, ramazan ramd özelliğiyle bakışımız ve sözümüzü hayata hazırladı. Sabretmeyi, paylaşmayı, sevmeyi temrin ede ede güzel bakmayı ve güzel konuşmayı öğretti.

Ramazan, ramad sıcaklığıyla içimizi ısıtırken, ramd ile bakışı ve sözü pişirdi… Bakış ve sözün pişmesi, insanın huzur içinde, güvenle ve güvenerek konuşması demektir.

Şimdi son kelimeye gelelim… Bazı dilciler de demişlerdir ki, “ramazan ramdâ kelimesinden türemiştir.” Nedir ramdâ? Ramdâ, yaz sonunda yağmurun yağıp yeryüzünü tozdan arındırmasıdır. Şehirli insan yazın tozunun pek farkında olmaya bilir. Oysa tarımla uğraşanlar, harman kaldıranlar, samanın, tozun, toprağın yaz aylarında ne denli arttığına tanıktır. İşte ramdâ bu tozu, toprağı temizliyor, ferahlık ve huzur veriyor. Yağmur, bereket ve huzur oluyor.

İçimizde de harman yeri var. Orası toz, toprak içinde… O harman yeri, zihniyetimiz, hayallerimiz, düşüncelerimiz, yapıp ettiklerimiz, görüp gözettiklerimiz, deyip aktardıklarımızla dolu… Oranın tozu toprağı da günahlarımız. Ramdâ gibi ramazan da, rahmeti ve bereketiyle o içimizdeki yazdan kalma tozları, günahları temizliyor. Huzura böyle eriyoruz.

Ramazan, sıcağı, insanı güvenli hayata hazırlayan meşakkatiyle geliyor ve elbette zorluyor, ama sabreden, zorluklara tahammül eden inananlara bir rahmet gibi yağıyor. Tıpkı bu son günlerde o serinliği bizzat hissettiğimiz gibi… Hoş bir serinlik veriyor, bitmek bilmeyen bir huzur bahşediyor.

Evet, ramazan şehre bereket getirdi. Huzur ve esenlik getirdi. Dostluk, kardeşlik ve sevgi getirdi.

Sadece yaşadığımız şehre mi? Hayır, evvela içimizdeki şehre… Gönül şehrimize huzur getirdi.

Sıcak havalarla geldi, içimizi ısıttı, sabrımızı biledi, arındırdı içimizi, temizledi.

Prof. Dr. Bilal Kemikli

Hazırlayan : Ayşe D.
tunaydinayse@outlook.com

Bilal Kemikli Kimdir ? :


Bilal Kemikli, akademisyen, şair ve yazar. 1998'de doktor ve 2002'de doçent oldu. Ankara, Yüzüncü Yıl ve Süleyman Demirel Üniversitelerinde öğretim üyesi ve idareci olarak görev yaptı. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Edebiyatı Anabilim Dalı başkanı olan Kemikli, 2008'de profesörlüğe yükseltildi.

2012 ' de Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanılığına atandı

Daha çok tasavvuf şiiri üzerine yapığı çalışmalarla tanınmaktadır. Eski Türk şiiri üzerinde de çalışmaları vardır. TRT Radyolarında programlar yaptı. Eserlerinden bazıları şunlardır:
  • 1. Sun'ullah-ı Gaybi Divanı, NEB Yayınları, İstanbul, 2000.
  • 2. Şair şeyhülislam Arif Hikmet Beyefendi, MEB Yayınları, Ankar 2003.
  • 3. Oğlanlar şeyhi Müfid ü Muhtasar, Kitabevi yayınları, İstanbul, 2003.
  • 4. Dost liinden Gleen Ses, Kitabevi yayınları, İstanbul, 2003.
  • 5. Sufi Aşk ve Ölüm, Sutun Yayınları, İstanbul, 2007.
  • 6. Mevlana'nın Kalbine Açılan Kapı: Mesnevi Mektupları, Hayykitap, İstanbul, 2007.
  • 7. Bülbülün Şarkısı, (Ed. Mustafa Kara ile birlikte), Bursa, 2007.
  • 8. Süleyman Çelebi ve Mevlid Kitabı, (Ed. Mustafa Kara ile birlikte), Bursa, 2007.
  • 9. Şehir-Hayat ve Derviş, Kitabevi Yay., İstanbul, 2009.
  • 10 Sufi Şairin İzinde Şiir ve İrfan, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009.
Şiirlerinden bazılarını Sivas Şairleri Antlojisine alınmıştır. Halen, Kültür, Keşkül ve Dergah dergilerinde kültür ve edebiyata ilişkin yazılarına devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder