Ramazan deyince'de bugünkü yazarımız sayın ;
Recep Garip'in kaleminden " Ramazan " buyurunuz efendim ;
Rahmet ve bereket ayımız Ramazanı şerife hazırlanıyoruz üç aylar girdiğinden bu yana. Allah bizi Ramazana hazırlanalım diye üç ay önceden fırsatlar tanıyor. Recep ve Şaban aylarıyla kendimize gelmemizi, Ramazan için yüreğimizi, bedenimizi, ahlakımızı, ibadetlerdeki eksikliklerimizi tamamlayarak Ramazana erişme fırsatı veriyor Allah. Bu fırsatlar bir bakıma zincirleme devam ederken içerisinde bizlere ikram ettiği Kandil gecelerimiz geliyor.
Gecelerin ruhaniyetiyle kardeşliklerimizi, tövbelerimizi, ibadetlerimizi dahası kendimizi yenilememizi arzu ederek bize yol gösteren Rabbimizin bir lütfu ve ikramıdır Ramazan ayı. Bereket ve rahmet ayıdır.
On bir ayın sultanı denildiğinde yalnızda İslam coğrafyasının sultanı gelmiyor hatırımıza; insanlığın, evrenin, bütün insanlığın sultanı Ramazan ayı geliyor. Bunu öyle anlamak, öyle davranmak ve ibadetlerle ömrü sürdürmek gerekiyor. On bir ay boyunca bekleyen sultanın gelişine hazırlanmamız için üç ayların gelişi ayrı heyecan uyandırır. Evelerimizdeki, ocaklarımızdaki, komşuluklarımızdaki, cemiyetimizdeki, şehrimizdeki, milletimizdeki ve memleketlerimizdeki Ramazan hazırlığı bir hasretin, bir yakınlaşmanın ve bir imanın gayretidir. Bu gayreti artırıcı oturumlar yapmak gerekir. Ramazan ayı rahmet ve bereket ayıdır. Festival ve eğlence ayı değildir. Eğlenceyle geçirilme değil, şuurla, irfanla, ikramla, ihsanla, izanla, zikirle, namazla, oruçla dahası bütün zamanların ibadetle ayarlanmış olması gereken bir aydır.
Bu aya gelindiğinde sahur, teravih ve oruç üçlüsü “namazın dinin direği” olduğunu pekiştirerek bir bakıma bir aylık talime girdirir bizi. Oruçla birlikte ruhların ve bedenlerin terbiyesi hem ahlakı, hem beden ve hem de dili düzene sokar. İnsanların merhamet yüzü yeryüzüne yayılır. Yeryüzü merhametin, kucaklaştığı bir alan olur ki bu ayda savaş olmaz, kavga olmaz, fitne ve fesat olmaz. Ülfet olur, muhabbet olur, ünsiyet olur, feyiz ve bereket olur. Rahmetin bütün kapıları sonuna kadar açılmış, yeryüzünde insanı sarmış bir şekilde zekâta, fitreye ve sadakalara doğru dönüşürken ümmet arasındaki ki birliğin yeniden inşası ve tesisiyle bedenlerde ki, ruhlarda ki ünsiyetsizliklerin, şeytani ve nefsi tuzakların kaldırılarak “tarağın dişleri gibi” birbirine sarılan dinde kardeşliğin hâkim olduğu cemiyetler ve şehirler oluşur. Yeryüzünde nurdan ve billurdan şehirler, ülkeler inşa eder oruç, namaz, zekât ve fitrelerle.
Namaz, oruç ve ibadetler insanı tamamlar. Aynı ev içinde ki insanların birbirine olan merhameti, yandaki eve, oradan diğerlerine doğru yansıyarak şehri kaplar. Tebessüm de, şefkatte, selam da, yardım da aynıdır. Merhametli bakışı öğretir oruç. Diri olan oruç, ölü olan şehirlere, insanlara, bedenlere diriliş aşısı zerk eder. Orucun diriliği yansır insanların suretlerine. İftar sofralarında ki ahengin, coşkunun, sabrın ve merhametin bir uğultu şeklinde duaya dönüştüğü bir yeryüzü merhametin arzı haline gelir. Kuranın indiği ay, insanların ikramla nurlandığı andır. Kuranın yeryüzünde ki varlığı, kıyamete değin sürecektir. Kuranın diriliş muştusu, insanlığı diriltmekte Allah’ın arzında diri cemiyetlerin, cemaatlerin hizmet kervanıyla devam etmesinin yansımasıdır Oruç ayı.
Oruçla birlik ve beraberlik ruhu artar.
Oruçla şehir, yeryüzü ayağa kalkar.
Oruçla gece örtüsünden uyanır.
Ramazan ayında ki oruçların, ibadetlerin, hatimler ve zikirlerin, hayır ve hasenatların ödülünü verecek olan Allah’tır. Rahmet meleklerinin yeryüzünde müminlere tebessüm ettiği bu ay hürmetine merhamet içinde olmak bizlere düşüyor. Merhametiyle yeniden birbirlerimizle kucaklaşmak bize düşüyor. Dargınlıktan vaz geçerek tebessümle birbirlerimizi kucaklamak bize düşüyor. Zekâtın ve fitrenin bir ibadet olduğu gerçeğiyle ihmal edilmemesi bize düşüyor. Dualarla, niyazlarla, ülfet ve muhabbet bize düşüyor.
Kutlu olsun Ramazanımız.
Kutlu olsun Orucumuz.
Kutlu olsun namazımız, niyazımız, yakarışımız.
Kutlu olsun seherlerde sahurlarımız, akşama eriştiğimizde iftarlarımız ve dualarımız.
Ramazanı şerifiniz, zatınıza, hanenize ve ülkemize bereketler ihsan etsin.
ORUÇSULTAN’IN GELİŞİ
Oruç gelirken kendi gelişini önceden yüksek seslerle ilan ederek gelir. Gelişinden haber eden aylar vardır Recep ve Şaban gibi. Kandillerle gelir. Recep ve Şaban aylarının gelişlerindeki muhteşemlik bir yanıyla kandilleri yakmış olmaları, diğer yanıyla Ramazanı müjdelemeleridir. Recep ve Şaban’a erişenler dua ederler bizi “Ramazan’a eriştir ya rabbi” diye. Böyle arzu edile edile yalvarıla yalvarıla gelir Oruç sultan.
Orucun diriltici yönü, şehri uykudan uyandırması değildir sadece, insanları, toplumları, çocukları, horozları, yıldızları da uykudan uyandırır. Uykudan uyanan anne merhamet elbisesiyle hazırlar sahurları. Evdeki aylar öncesi koşuşturmanın, bir bakıma artık ödülünün toplanmaya başlanılmasıdır oruca kalkış saati. Sahur saati, bir diriliş saatidir.
Oruca kalkmak demek, yenilenmek demektir.
Oruca kalkmak demek, diriliş elbisesi giymek demektir.
Oruç sultan’ın gelişi için bizi hazırlayan nedenler aslında ebedi âlem için, ahiret için, kıyamet için nurdan bir elbiseye, nurdan bir gövdeye sahip olunmasının istenmesidir.
Oruç, insana acıkmıştır, Müslüman’a acıkmıştır, yeryüzünün çocuklarına acıkmıştır. Bu nedenle on bir aylık hazırlık döneminden sonra haberli olarak gelmektedir. Geleceğini önceden bizlere duyurarak gelmektedir oruç.
Gelirken yalnız başına gelmez oruç. Bir sürü hediyelerle gelir. Cömert bir gelişi vardır orucun. Evlere, insanlara, annelere, babalara, erkek kardeşlere, kız kardeşlere dokunarak gelir oruç. Onların ruhlarına, gönüllerine, sırtlarına, yüreklerine, imanlarına dokunarak gelir. Getirdiği hediyeler hafif hediyeler de değildir. Oruç, başlı başına büyük bir armağandır ki ödülünü yalnızca yaratıcı vermekte ve kendisine bırakmaktadır. Ödülün yüceliği, miktarı insanlarca bilinmemektedir. Namazı artırmamızı söyler oruç. Namaza dikkat kesilmemizi haykırır bir bakıma. Bu nedenle bir gün öncesinden başlayan teravihlerle “Namazın dinin direği” olduğuna işaret ederek 20 rekâtlık omuz omuza, bir huşu ve huzur içinde kıyamda ve rükûda durmayı sonra secdeye kapanmayı öğretir.
Orucun armağanları böylece sürmektedir. Zekâtla, fitreyle, sadakalarla insanlığa yeni anlamlar katar. Cömertliğin anlamını kavratır bize, kardeşliğin gücünü idrak etmemizi sağlar. İftar sofralarına davet edilen fakirlerin kalpleri yeniden kazanılır. İhmal edilmişlikler iptal edilerek ikrama dönüşür. Ziyaretler, arayıp sormalar, hediyeleşmeler, tebessümler, cömertlikler bütün bir yeryüzünü sarar oruç sayesinde.
Geceyi bölen oruç, bizleri tekrar ve tekrar kurana dönmemizi, onunla muhabbetimizi taze tutmamızı öğretir. Cemaatin, hizmetin bereketi alınır oruçla. Beden arınması değildir sadece, ruhun da, aklın da, edebin de uslandırılmasıdır bir bakıma.
Kuranın indirilişini müjdeleyen Kadir gecesi armağanı, orucu yeryüzünden gökyüzüne billurdan bir şehre, billurdan bir ülkeye döndürür sanki. Nurdan bir gövde oluşmuştur. Tepeden tırnağa nur elbisesi giydirir her bir mümine oruç.
Bir ay bizimle birlikte kalan Oruç sultan, her eşyaya, her maddeye yeni dokunuşlar yaparak tazelemiş, yenilemiş ve billurlaştırmıştır. Dedikoduları iptal ederek, dostlukları, kardeşlikleri öne çıkarmıştır. Topluca kılınan namazların, ibadetlerin, iftarların müminlerin birliğine, tevhidine götürmüş arkasından da armağanların en sonuncusu olan ümmetin bayram yapma hakkını bir gülistana çevirerek ikram etmiştir.
İslamın yücelik duygusunu, zerre zerre tatmamıza yardım eden ibadetlerin toplu halde yapılma şuuru ümmetin birliğini haykırmaktadır. Bu nedenledir ki selamın da, sabahın da, ibadetin de, yardımın da, sohbetin de, sahurun da, ikramın da, izanın da, ihsanın da kapıları sonuna kadar açılmıştır. Göklerin ve yerlerin sahibi olan Allah, kulluğun birer incelik, birer letafet ve birer estetik algıyla bizlere şekil vermesi gerektiğinin de talimini yaptırmıştır. Oruç ve namazın ardından zekât, hac ve kurban ibadetlerinin varlığı, ümmeti diri ve canlı tutan ibadetler zinciriyle cemiyete, devlete ve topluma dirlik kazandıracağının da birer göstergesidir.
Müslüman hayatı canlı yaşar. Ölü bir hayat Müslüman’a özgü bir hayat değildir. Namaz ve oruç ibadetleriyle yenilenen Müslüman, irfan sofralarından ikram alarak merhamet abidelerine dönüşmüştür. Bu nedenledir ki
“Müslüman baktığında Allah’ın nuruyla, nazarıyla bakar.”
O nedenledir ki “müminin ferasetinden korkun” buyrulmuştur.
İşte bize gelen oruç ibadeti, böyle yükümlülüklerle gelmiş, bizleri bir aylık eğitime almıştır. Eğitimden maksat Allah’a kul ve resulüne ümmet olabilmenin sırlarını keşfetmemizi sağlamaktır.
Hoş geldin evimize, barkımıza Oruç sultan.;
Hoş geldin şehrimize, memleketimize sahurlarda dirilten, uyandıran Oruç.
Hoş geldin on bir ayın sultanı olan Şehri Ramazan’ımız.
RECEP GARİP
Hazırlayan / Ayşe D.
tunaydinayse@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder