Yaşadığımız ölümcül krizin ana odağında insanlığın anlamını yitirmiş olması vardır. Anlam arayışında hemen hiçbir soylu amaç ve hassasiyeti kalmamış insanın özne olduğu hayat, her geçen gün kokuşmakta, çürümektedir. Çürüme tüm varlığımızı, giderek bütün bir insanlığın temel algılarını işlevsiz kılmıştır. Modern insan boş avuntularla kendini tatmin ederken zevksizleşmiş, duygusuzlaşmıştır.
Modern insan zevksizdir, duygusuzdur. Dolayısıyla
yaşadığımız çağ, banallik, acımasızlık üretmektedir. Kendi çıkarından başkasını
düşünemeyecek seviyede asalet ve onur yoksunu yeni insan, hiçbir ahlaki
sınırlama olmaksızın şiddetin, talanın, zorbalığın, gaspın yaşama biçimine
dönüşmesinde başat rol oynuyor. Bu ilkeler veya ilkesizliklerle materyalizm,
şimdilik zafer elde etmişe benziyor. Özgürleşme adına zafer içselleştiriliyor;
sarhoş kahkahalarla, kendinden geçercesine kutlama yapılıyor. Öldürülen
insanlık değerlerinin üzerinde tepinmekten haz duyarak. Hatta haz duymak sadece
bu seviyeye indirgeniyor. Bir zamanlar ona anlam ve canlılık kazandıran ruh
evrenini hatırlatıcı her şeyden huzursuz oluyor.
Özgürlüğü, ilkesizlik, savrukluk, sınır tanımazlık
diye anlayan, çarpık, hastalıklı zihniyet, hayatı ve varlığı her seviyeden
olumsuz etkileyen gidişatın ana sebebidir.
Anlam körelmesini yaşadığımız ölümcül krizin ana odağına yerleştirmemiz
bunun içindir. İnsan bozulunca her şey bozulur. İnsan bozuldu ve her şey
bozuldu. Önce insan kirlendi; benliğimiz, aklımız, ruhumuz kirlendi. Ardından çevre
kirlendi. Hava, toprak, su kirlendi. Yağmurlar, rüzgârlar, ırmaklar kirlendi.
İnsan ilişkileri kirlendi. Bilgi, kültür, uygarlık kirlendi; siyaset, sanat,
aşk kirlendi!
Geldiğimiz trajik aşamada bahar esintisi gibi
ruhumuzu çiçek çiçek uyandıracak yeni bir anlayışa ihtiyaç varsa, oruçtaki
güzellikleri keşfetmeye ihtiyacımız var demektir. Bu bütün bir insanlık için
hayati ihtiyaçtır. Çünkü oruç, aydınlık, pırıl pırıl bir benlik inşa eder. Hayata
anlam ve amaç yükler. Oruç ruhu nakış nakış yeniden dokur. Ruhumuzu onarır,
yaramızı sağaltır. Çünkü oruç insanı iyiliklere kurar, iyiliklerle kurar.
Sakınmak oruçlu olmanın temel esprisidir: Hayırlarda
yarışmak, fenalıklardan sakınmak. Sakınmayı yaşam biçiminin ilkesi haline
getirmiş olanlar, ince bir ruh, hassas bir benlik sahibi olarak, özlenen
insanlığın canlı sembolleridir. İyilik canlı algılar halinde onlarda kişiliğe
dönüşüp, hayata katılıyor. İyilik onlarla beraber yürüyor, konuşuyor, doku, et
kemik kazanıyor; canlı bedene dönüşüyor. İyilik yaşıyor, yaşanıyor, harekete
dönüşüyor. İyilik hareketi, kalp ritimleriyle başlayıp, önce evimize, oradan
sokaklara, şehirlere ve giderek kıtalara yayılıyor. Oruç evrensel bir nitelik
kazanıyor.
İyilik onlarda ve onlarla paylaşılarak yayılıyor.
Paylaşıldıkça artıyor tokluk ve paylaşıldıkça artıyor zenginlik! Oruçluyla
birlikte olmak, duygulu, anlayışlı bir tiple birlikte olmaktır. Kaba değil,
ölçülü, hassas; naif ve sakınan. Bırakınız kötülük yapmayı veya onu düşünmeyi,
onu aklından bile geçirmiyor. Hile orucu bozar, yalan, kibir, haset, hasılı
insan ruhuna ufunet verecek her bir yanlışlık orucu bozar. O nedenle oruçlu
insan kötülüğe bulaşmıyor, dokunmuyor, azgınlaşmıyor, katılmıyor. Sakınıyor.
Niyet olarak, düşünce olarak, eylem olarak sakınıyor. Yani kötülükle, olumsuz,
ahlaksız olanla beraber olmuyor, ona destek vermiyor. Ona yanaşmıyor bile.
Doğal olarak iyiliklere, güzelliklere yaklaşıyor. İmanla, ihsanla birlikte
oluyor. Bu nedir? Bu kişi üstün insan örneğidir. Barışın, huzurun canlı numunesidir.
Bu, oruçlu bir hayatın duyarlık kazanması, hassasiyet kazanması, anlam
kazanmasıdır.
Oruç onunla bağlantılı ibadetlerle bütün zamanlara
esenlik bahşedecek medeniyet ikliminin varoluşsal nüvesidir. Bu nüve varlığın
aşkıdır. Aşkın varlık olarak, yaşam olarak tecellisidir. Aşk oruçla yaşanır.
Titreyen kalp, iyiliklere, yardımlaşmaya koşullanmış benlik, hayata rengini,
ritmini katar. Oruç, hayata imanın, asaletin, barışın, paylaşmanın, kardeşliğin
belirleyici unsur olarak katılmasıdır.
Ramazan Müslümanca yaşama biçiminin ve İslam
medeniyetinin aslında pratik bir ara kesitidir. İnsanlığın bu ara kesitten
yeniden keşfetmesi gereken aslında kendisidir. Kalbidir, aklıdır. Yaşam, sevgi,
güzellik, yardımlaşma, duygu, yeniden keşfedilerek hayata katılmalıdır.
İyiliklerin, güzelliklerin katılmadığı bir hayat, katlanmaz bir hayattır.
Biz oruç tutmakla bu doğruları, değerleri yaşıyor, yeryüzünü
barışa, esenliğe, özgürlüğe çağırıyoruz. Azmanlığa, azgınlıkla gelen zulme,
şiddete, teröre karşı durmuş oluyoruz. Ateşten, kandan, gözyaşından beslenenler
mesajımızı anlamakta zorlanıyor olabilirler. Anlamak şöyle dursun, bu mesaj
boğulmak, yok edilmek istenmektedir. Sözüm ona islamofobik yalanlarla,
sömürdükleri insanları korku ve şiddet cehennemlerinde tutmanın şeytanca
yolları aranmaktadır. Bizim onlarla işimiz olmadı olmaz. Doğru bir değerin dili
tarzı da doğru olmalı. Güzellik çirkinliklerle savunulamaz. Bakalım daha ne
kadar çirkinliklerini gizleyecekler. Bakalım daha ne kadar kanlı pençelerini,
barış, demokrasi lakırdılarıyla mazlum coğrafyalara geçirecekler.
Hayatı oruçlu hassasiyetiyle yaşamak dileği ile,
Ramazan hepimizi mübarek kılsın.
Yazar /Necmettin Evci
Hazırlayan : Ayşe D.
tunaydinayse@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder