10 Haziran 2013 Pazartesi

Osmanlıca, Arapça, Farsça Eserlerle Dolu Dev Bir Mağara Kütüphane..




Haber 7 Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan ile habercilik, gazetecilik ve gazeteciliğin önemi hakkında hoş bir mesleki sohbet gerçekleştirdik.Gazeteciliğin diplomaya dayalı olmadığını belirten Erdoğan gün de 1 milyon ziyaretçisi olan
" Haber7.com " un başarısının püf noktalarına vurgu yaptı.

1970’li yılların başında Rize’de doğmuş .Hayatın uzun dönemi İstanbul’da geçmiş.İlkokul çağlarında Kur’an- ı Kerim eğitimi almış. İmam Hatipten sonra da İletişim Fakültesinde okumuş bir gazeteci.
1990 gazeteciliğe başlangıç tarihimiz.23 yıl oldu bu meslekte. Milliyet Gazetesi’nde başlayan gazetecilik hayatımız TRT’de devam etti 1- 1,5 yıl kadar.
Sonrasında Samanyolu Tv’nin ilk kurucularındanım.Oranın ilk Dış Haberler Müdürlerindenim..
O yıllarda hem TRT hem de SAMANYOLU Tv’nin olduğu yıllarda radyoculuk Türkiye’de yeni yeni oluşuyordu.
Ve bizim o dönemde radyo deneyimlerimizde oldu radyoculuk da yaptık.Sonrasında da 1995 yılı’nın ortalarında KANAL 7’ye geldim.Kanal 7 de uzun yıllar Dış Haberler Müdürlüğü yaptım.2000 yılından da 2011 yılının sonuna kadar 11 yıl Kanal 7 Haberin başındaydım Haber Müdürü olarak.O yıllar arasında haber bültenleri sundum, programlar sundum..Daha sonrası bizim bünyemiz de açılan ikinci bir televizyonumuz olan Ülke Tv’de daha önce den Haber7 Tv idi biliyorsunuz. Ülke Tv’de de 5,5 – 6 yıl boyunca televizyon programları yaptım..Son 1 yıldır da Haber 7.com un Genel Yayın Yönetmeni olarak buradayım.Bir yapmadığımız İnternet Gazeteciliği kalmıştı şimdi tekrar o alana geri döndük bakalım çok keyifli bir iş, çok zor bir iş, çok yoğun bir iş onu devam ettiriyoruz..
" LİSE YILLARIMIZDA HARÇLIKLARIMIZLA EDEBİYAT DERGİLERİ GÜNLÜK GAZETELER ÇIKARTIRDIK "
Aile yakınlarım ve babam diğerler benim daha çok din eğitimi almam noktasında İlahiyata gitmemi istiyorlardı.Ama biz lise yıllarımızda da edebiyat dergileri çıkartır günlük gazeteler çıkartırdık.Cep harçlıklarımızla..O yüzden ben tek tercihle gazeteci olmaya karar verdim..ve tek tercihle İstanbul İletişim Fakültesinde girdim.ki oraya girdiğim puanla ben Boğaziçi ve diğer üniversitelerin bir çok bölümlerine girebiliyor idim.Ama tek tercihim gazetecilikti.Gazeteci olmaya karar vermiştim.Tekrar okusam tekrar gazetecilik okur tekrar gazeteci olmak isterim.Çünkü ben bu mesleği çok seviyorum sevmezseniz bu meslekte olmak çok zordur.Çünkü zamanı mekanı mesai mefhumu olmayan bir iş. Koşturmacanın içinde olmanız gerekiyor.Rabbim 23 yıldır koşmayı nasip etti.Bundan sonra da koşturmaya ölünceye kadar muhabirlik yapmaya hazırız.
" GAZETECİLİĞİ SEVMEZSENİZ YAPABİLECEĞENİZ BİR MESLEK DEĞİL "
Sonradan gazeteci olunmuyor.
Biraz heves biraz istek biraz da aşk denebilir mi ? Evet denilebilir. Aşk olmazsa gazetecilik aşkı sokağa çıkamazsınız elinize mikrofonu alıp uzatamazsınız.Bir haberin peşinden koşamazsınız.Bir haberin takibini yapamazsınız.Bunların hepsi aşk ile sevgi olan şeyler.Gazetecilik çok güzel bir meslek tavsiye ederim


" HABER 7 GÜNLÜK 1 MİLYON ZİYARETÇİSİ OLAN TÜRKİYENİN EN BÜYÜK HABER PORTALLARINDAN BİRİ "
İnsanları bilgilendirmek onların haber alma gibi bir özgürlüğüne o alanına sizinde girmiş olmanız demek. O açıdan da çok büyük keyif veren bir iş.
Gazete de tam sayfa bir manşetinizin çıktığını düşünün bir televizyon ekranında sizin sunuşlarınızla sizin anonslarınızla insanları toplumu bilgilendirdiğinizi düşünün bunların hepsi sizi motive eden şeyler. Ben tabi hem yazılı basın hem görsel basın hem de işitsel dediğimiz radyo alanından sonra şimdi hepsinin içinde olduğu bir mecradayım. HABER 7 bugün hem görselliğiyle hem yazılı basınıyla hem de işitsel basın olarak üçünü birden kullanan bir mecra ve günlük
1 milyon ziyaretçisi olan Türkiye’nin en büyük haber portallarından biri. Düşünün her gün 1 milyon kişi var karşınızda ve onlara gazetecilikte örnekler sergiliyorsunuz.
 O kadar insana karşı sorumluluğunuz var. Yayın yaptığınız alan o kadar geniş ki
bizi Çin’den Amerika’dan dünya’nın neresinde olursanız olun bizi kimlerin takip ettiğini dakika dakika görebiliyoruz . O yüzden dünyanın her yerinden bizi takip edildiğini görmemiz de bizi çok büyük keyif veriyor.Bu işin bizim motivasyon açısından da önemli .Hem sorumluluğu var. Ama dediğim gibi bu işi seviyoruz sevmemizde lazım. Sevmezseniz de gidin başka bir iş yapın yani. Ama gazetecilik , aşk meşk sevda işi.
" ÇOCUKLARIMA ÇOK FAZLA VAKİT AYIRAMAMAKTAN DOLAYI BİRAZ KENDİME SİTEM EDENLERDENİM "
Elbette ki artıları ve eksileri oluyor. Gazetecilikte kendinize çok fazla zaman ayıramıyorsunuz. Sosyal hayatınıza çok fazla zaman ayıramıyorsunuz. Yoğunluklu bir iş. Gecesi ve gündüzü olmayan mesai mefhumu olmayan bir iş olduğu için. Mesela ben çocuklarıma çok fazla vakit ayıramamaktan dolayı biraz kendime sitem edenlerdenim ama onlarda artık işin farkındalar. Biraz böyle tarafları var işin. Hem kendinize zaman ayıramıyorsunuz hem de eşinize, dostunuza , akrabanıza özel hayatınıza sosyal hayatınıza zaman ayıramıyorsunuz. Böyle bir dezavantajı var. Ama onun dışında da binlerce on binlerce insanın keşke ben gazeteci olabilsem dediği bir nokta da onların önüne geçip gazeteci olmuşsunuz böyle de avantajları var. Gittiğiniz yerde size kimlik bile sormuyorlar. Hele biraz da meşhur olursanız artık değmeyin tadından geçilmez öyle de bir durumu var bu işin. Avantajları da var dezavantajları da var. Ama yine de gazetecilik ciddi anlamda sorumluluk isteyen bir iş. Bir kere bunu ön planda tutmak lazım. Biraz sorumsuzsanız çalakalem işler yapıyorsanız, birine çamur at birine şantaj yap bunun üzerinden popüler olmak istiyorsanız, bunun geleceği de yok bu da gazetecilik de değil zaten. Biz bunların hepsine dikkat ediyoruz. Birazcık sosyal hayatımızada vakit ayırmaya çalışıyoruz birazcık ailemize birazcık işimize derken böyle bir denge tutturup yürütebiliyorsunuz bunu.
” BİZİM İÇİN İYİ BİR ÖRNEKTİR MEHMET ALİ BİRAND.
ÖMRÜ BİLLAH MUHABİRDİ "
Mesela bizim için iyi bir örnektir rahmetli Mehmet Ali Birand.70 yaşındaydı bu senenin başında rahmetli olduğunda.Hâla sokakta bir muhabirdi..Gazetecilik muhabirlik demektir diyordu.Ve biz gittiğimiz programlarda konferanslarda bir çok mecrada karşılaşırdık kendisiyle.Muhabbetlerimiz olurdu.O hâlâ elinde mikrofon hâlâ kaydedici ile birlikte telsiz ile birlikte sürekli haber takip eder sürekli insanın ağzından bir şeyler almaya onu haberleştirmeye uğraşır ömrü billah muhabirdi.
Bu işin yaşı yok yani gazeteciliğin o açıdan söylüyorum.Biz bugün 40 yaşındayız ama yarın Allah ömür verirse 60 yaşına geldiğimizde yine gazetecilik yapmaya uğraşıcağız.Çünkü gazeteciliğin böyle bir tarafı var meraklı bir tarafıda var bu işin.Yoğunluklu koşturmaca.Birazcık aşkı şevki olanlara tavsiye ederim yani gazeteci olmayı.

"  
BİLGE KRAL ALİYA İZZETBEGOVİÇ İLE AYNI KARARGAHTA KALDIM "
Dış Habercilik yaptığım yıllarda çevremizdeki coğrafya çok hareketliydi savaşlar açısından söylüyorum. Mesela Çeçenistan savaşında oradaydım. Gazeteci olarak gittim birin de mahsur kaldık birkaç ay kalmak zorunda kaldım.
Bosna savaşın da bir canlı tanıklarındanım.
Afganistan savaşının canlı tanıklarından biriyim.
Filistin davasındaki İsrail saldırılarının olduğu Filistin’de 3-5 kez bulunmuşluğumuz vardır.
Ayrıca Arnavutluk isyanında Kosova savaşında Yunanistan ayaklanmalarında hep bu bölgelerde olduk biz.
Unutamadığımız çok anımız var tabii.
Mesela; Bosna savaşında bir sniper kurşunuyla yaralanıp Boşnakların lideri olan dünya’da da herkesin bilge kral diye bildiği ALİYA İZZETBEGOVİÇ ‘in rahmetlinin kaldığı karargahta 10-15 gün onun yanında kalmak gibi bir durumumuz da oldu.
" PENÇŞİR ASLANI AHMET ŞAH MESUD HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI’DIR "

Mesela Afganistan’da o da rahmetli oldu Ahmet Şah Mesud . Pençşir Aslanı diye bilinirdi.
Afgan mücadelesinin en önemli isimlerinden biridir. Pençşir vadisinde ki bir mağarada yaşardı. Mağara dev bir kütüphane bölümündeydi. Osmanlıca, Arapça , Farsça eserlerle dolu bir yerdi.Mesela onun hayatı onunla geçirdiğimiz birkaç gün benim için bir dönüm noktasıdır hayatımda.
" YIKIK BİNALAR İÇERİSİNDE BİR RAHLE ve BİR KADIN.TEVEKKÜLÜN BÖYLESİ "
Ayrıca Çeçenistan da yaşadığımız hadiseler özellikle yaşlı bir teyze’nin hikâyesi bizi etkilemiştir.
Ben hep bunu anlatırım.Belki çoklu defa anlatışım olacak ama
Çeçenistan’ın başkenti Grozni ‘nin bombalarla tahrip edilmiş yıkılmayan binası yok.Sokaklarda Rus tankları var.Bu cadde ana cadde.Adı da Melin caddesi’dir..Melin caddesin de pos noktaları var yani kontrol noktaları dediğimiz.Rus tanklarının kontrolünde ki bölgeler..
Biz sığınaklardan güvenli binalardan çıkıp ,bombardımanların olmadığı saatlerde gazetecilik adına bir şeyler yapıp çekmeye çalıştığımız zamanlarda bir kadıncağız altmışlı yaşların üzerinde bombardıman sesleri kesildiğinde elindeki bir rahle ile bir tahta parçasıyla caddeye çıkıyor cadde de kimse yok zaten savaş ortamı.Caddeye çıkıyor o elindeki rahlenin üzerine yanında üç tane küçük çikolatası var onları koyuyor satış için bekliyor.
Bir gün takip ettik , iki gün takip ettik. Allah Allah şaşırdım ben tabii ne yapmaya çalışıyor ? diye.
Ve üçüncü gün yanına gittim ve sorduğumda her yer bombardıman altında ölmekten korkmuyor musunuz ? bir bomba isabet edecek bir şarapnel ile parçalanacaksınız. Sokakta kimse yok ki kime ne yapmaya çalışıyorsunuz ? diye sorduğumda
kadıncağız; gözlerinin içinde ki çok kararlılıkla 60 yaşın üzerinde ki babaanne ;
“ Benim oğlum ve gelinim, diğer oğlum Rus bombardımanın’da şehit oldular.Ama benim 9 yaşında bir torunum var.
Adı da Şehit İslam.
Onun okuması lâzım . Onun yetişmesi lâzım. Bu vatana Çeçenistan davasında mücadele etmesi lâzım. Onu okutabilmek için benim paraya ihtiyacım var ve onun için bu çikolataları satmam gerekiyor.” diyordu ısrarla. Kimsenin olmadığı bütün binaların yıkıldığı caddeye çıkıp tevekkülün bu kadarı beni çok etkilemişti. Ben hep bunu anlatırım o zamanlar bunu yazmıştım haberleştirmiştim de.
Bu tür çok hadiseler var bizim hayatımızda.
Bosnada ki eşini kaybetmiş kadınların hikâyesi.


ÜSTAD MEHMET AKİF ERSOY’UNDA DEDİĞİ GİBİ ; ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLÂL MARŞI YAZDIRMASIN.
ALLAH ; BİR DAHA ÇEÇENİSTAN’DA Kİ GİBİ BOSNA’DA Kİ GİBİ SAVAŞLAR GÖSTERMESİN " 
Çok şey var tabii anlatmakla bitecek şeyler değil.
Üstad Mehmet Akif ERSOY ‘unda dediği gibi Allah; Bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.
Allah bir daha Çeçenistan’daki , Bosna’da ki gibi savaşlar göstermesin.
" ÖNCE İNSANLIK SONRA MESLEĞİMİZ "

Elbetteki bir gazeteci gözüyle orada bulunuyorsunuz ama insan hayatı söz konusu olduğunda bir dram söz konusu olduğunda çoğu zaman gazeteciliğinizi ikinci üçüncü plana atabiliyorsunuz.Önce insansınız tabii bir yaralı varsa ona yardım etmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Oradaki dramla dertleniyorsunuz. Ben mesela Pazar yeri Katliamı olduğunda Saray Bosna’daydım.Orada yüzün üstüne insan bombalarla ölmüştü mesela kadın erkek karışık.
Bu dramı gördüğünüzde gazeteci olarak hissetmiyorsunuz bile. Artık insansınız ve parçalanmış cesetleri görüyorsunuz. İster istemez insanlığınız duygusallığınız ve başka duygularınız öne çıkıyor. Daha sonrasında idrak ettiğiniz de ya ben gazeteciyim bunu yazmam lazım diye dönüp o zaman kendi işinize bakıyorsunuz. Ama bu ikilem arasında kalmak bir gazeteci için her zaman insanlığın önde kalması lazım ben de öyle gazetecilerden biriyim.
Önce insanlık sonra mesleğimiz gazetecilik .
Bir yerde kaza geçiren biri gördüğünüzde ya ben dur şunun fotoğrafını çekeyim falan filan kimse yoksa tabii diyemiyorsunuz.
Sadece bir gazeteci değil olay yerinde olan vatandaşımızda hemen elindeki telefonuna ya da fotoğraf makinesine sarılıyor görüntüleme telaşına giriyor.Belki hemen ambulansı arasa bir hayat bir yaşam kurtaracak ama maalesef böyle bir gazeteciliğe herkesin hevesi var demek.Biraz da bizim insanımız meraklı. Meraktan kaynaklanıyor bunlar.Gazetecilik ruhundan değil de meraktan kaynaklanıyor bunlar. Az hasarlı bir kaza da olsa trafik kilitleniyor. Niye ? Çünkü oturup, durup izleniliyor.
Biz biraz meraklı milletiz.Bir de acıları çok çabuk unutuyoruz balık hafızalıyız biraz.
Yardımlaşma, ruhumuzun zayıf olmasının sebeplerinden biri de o. Her ne kadar bir gazeteciysekte insanız nihayetinde. Biz de insanız biz de bir can taşıyoruz vicdanımız var. Meraklı bir millet olduğumuz için de bu tür olayları çok yaşıyoruz.
YENİ MEDYA DEDİĞİMİZ MECRA İNTERNET "
Gazete daha kalıcıdır. Günlerce uğraşırsınız 15 dakika da insanlar izlerler ve geçerler.Bir daha onu görebilecekleri bir yer yoktur. Ama gazeteye yazmıştır bunu, bugün koyduğu haberi yarın da bulabilir . Gazetenin böyle bir avantajı var ama Televizyon görsel yayıncılığı ve internet medyası bunların beş, on basamak önündedir. Ben bugün diyelim ki sizin yayın yeriniz Çengelköy de örnek verirsem Çengelköy’deki kaza haberini biz 10.dakika da yayınlarız insanlar görürler. Gazete onu 24 saat sonra yayınlayabilir.Öyle bir avantajı vardır internetin ya da televizyonun.Televizyon görüntü eline geçtiği dakikada yayını yapabilir ama hangisi daha doğru bir bilgi veriyor derseniz bu biraz yayın ilkesi ile yayın ahlakı ile alakalı bir şey.
Haberci , bir gazeteci aldığı haberi doğru aktarmakla mükelleftir bunu yapar. Bunun içine yorumunu katabilir mi ? katar. Bunun içine saptama bir bilgi koyabilir mi ? koyar. Bu olayın şirazesinden çıkarılmamalıdır. Başka bir yöne saptırılmamalıdır. Hiç adı olmayan birilerini suçlamamalı birilerine bir şeyler yüklememelidir. Çünkü bilgilendirme amaçlı kamu adına bir şeyler yapıyoruz. Gazetecilik, habercilik böyle bir şey.Bunu yapıyorsa sorun yok.Sağlıklı haber yapan yerlerden insanlar beslenir kim daha iyisini veriyorsa da onun reytingi yüksek olur onun satışı daha fazla olur.Onun seveni onun takipçisi daha fazla olur.
Haberi doğru vermek esastır bizim için.
İnternet ortamı televizyondan daha hızlı. Yeni medya dediğimiz mecra İnternet.
Görüntüyü de burada bulabiliyorum yazıyı da burada bulabiliyorum. Ayrıca sizin sitenizde sizin arama butonunuzda 10 dakika önce haberide bulabiliyorum 10 yıl öncekini de arayıp bulabiliyorum.
Böyle de bir kolaylığı var. Televizyonda böyle bir kolaylık yok.O yüzden internet , hem televizyonun hem de gazetenin önünde.Şimdi bir gazetenin de televizyonun da kendine ait bir sitesi var artık. Milyon dolarlık yatırımlar yapılıyor. Güçlü bir internet sayfası olmazsa olmaz.
Biz haber 7 olarak günlük 1 milyon ziyaretçiye ulaştık bunun 800 bini tekil ziyaretçi farklı kişiler.
Bu çok önemli bir rakam 100 kişinin %40 ı sizi takip ediyor demek çok büyük bir rakam.
Bunun karşılığı geliyor mu Allah’a şükür geliyor.Televizyonlar çok cazip paralar kazanıyorlar buna devam edebilmek için. İnternet tarafında böyle bir sıkıntı yaşıyormusunuz ? diye belki aklınızdan geçebilir.
Doğrudur. İnternet tarafında da artık çok ciddi bir reklam pastası var ve o pastadan pay alanlardan belkide hak ettiğini alamasada o pasta da payı olanlardanız. Kazanıyoruz yayını sürdürebilmeyi için kazandığımız gibi ve o kazandığımızada yeni yatırımlar yapıyoruz. Özel kadın sitemizi de birkaç ay içerisinde yayınlayacağız İnşallah. Çocuklarımız için de eğitim üzerine bir site hazırlığındayız.
Neden kadın ve çocuğa ilgi gösteriyoruz ? Maalesef kadın ziyaretçilerimiz 3.sırada.
Ziyaretçilerimizin %65 i erkek %35 i kadın. Bunu da yarı yarıya %50 ye indirmeye çalışıyoruz İnşallah. Eylül-Ekim gibi bu sitelerimizi de faaliyete geçireceğiz.
Biz asla kimseye çamur atan şantaj yapan bir habere yer vermeyiz..Dürüst haber yaptığınız zaman halk dürüst haber yapan yere yönlenir.
10.yılın da haber 7. Biz kopyala yapıştır haberciliği yapmıyoruz. Her gün ayrı, doğru, dürüst haberlere yer veriyoruz. Bizim de farkımız bu !
" İYİ BİR SORU CEVAPSIZ KALMAZ "
Yenilenmek kaçınılmaz.Güçlü bir alt yapı teknik ile çalışıyoruz.
Diyeceksiniz ki altı üstü bir haber sitesi. Biz 35-40 kişi ile çalışıyoruz .14-15 editörümüz var.
3 yazılımcı arkadaşımız var.8-10 muhabirimiz var.
Her dakika güncellenen bir site. O yüzden de ciddi bir talep görüyoruz.
Gazeteci adayları ; serbest bir hayatı bir kere unutun.
Bir kere çok çalışmak lazım bu işin başı çalışırken de okumak. Okuyup kendinizi geliştirebilmeniz gerekiyor. Soru sorabilmeninde bir alt yapısı lazım. Alt yapı olmadan bilgi olmadan kıyaslamalar yapmadan bir soru sorabilme şansınız yok. Muhabir dediğiniz şey ;
Muhabirlik , gazetecilik dediğiniz şey soru sorabilmektir.Tarifi budur yani soru sorabiliyorsanız gazetecisiniz demektir. Öyle ya da böyle mutlaka cevap almalısınız .Soru sorduğunuz şahıs bir guruh bir gurupsa bile İyi bir soru cevapsız kalmaz. Ama eften püften bir soru sorarsanız kimse cevap vermez buna. Ama yerinde haklı bir soru soruyorsanız ve sorunun karşılığıda topluma yansıyacak bir bilgi ise kimse bundan kaçamaz cevap vermek zorundadır. Herkes Başbakan da içinde bu geçerlidir. Bakan için de yerel yöneticisi içinde vatandaş için de . Siz bulunduğunuz bir yerde bulunduğunuz bir haberde okkalı bir soru sormalısınız ki gazeteciliğin hakkını verebilesiniz.
" HAYAT BOYU HABER DEMEKTİR GAZETECİLİK "
Çok okumanızı çok sevmenizi öneririm mesleğinizi. Saat 9 oldu geç oldu derseniz haberden geri kalırsınız. Gazeteciliği 24 saat tekamül etmelisiniz. Çalışırsanız okursanız sıkı takip ederseniz iyi gazeteci olursunuz. Birinden randevu talep ettiğinizde
bizi Ayşe hanım mı röportaja davet ettiği ? denildiğinde hemen evet cevabı gelir . İyi bir gazeteci olmanın böyle bir tarafıda var.
Gazetecilik dediğin şey sokaktır. Gazeteciliğin esası ne haber müdürlüğü’dür ne yayın yönetmenliği’dir. Gazeteciliğin kökü muhabirliktir. Ben 20 yıl muhabirlik yapmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum bunu sokakta olursanız insanların içinde olursanız haberin için de olursanız iyi bir haberci olursunuz.
Hayat boyu haber demektir gazetecilik.
Kısacası gazetecilik diplomaya dayalı değil !
Gazeteciyseniz eviniz barkınız yok diyorlarsa da böyle değil.Her ikisi bir arada gayet yürüyebiliyor.
Sonuçta insanları bilgilendiriyorsunuz bu da büyük bir keyif sizin için.
HABER7 GENEL YAYIN YÖNETMENİ : İBRAHİM ERDOĞAN

RÖPORTAJ : AYŞE D.
tunaydinayse@outlook.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder